30 Haziran 2002
-closed-
29 Haziran 2002
yarin maci izlemek, ayni anda turgay, miray ve mert'le bulusmak, bi cadir bulmak, dinlenmek, zafer sevinci yasamak, annemi h2000e gittigime inandirmak istiyorum.
ama su an icin sadece cok yorgunum
27 Haziran 2002
-aaa merhaba!!
+nerden ciktin sen? meraba!!
-naber ya?
+iyilik ya nolsun, sen nasilsin?
-eh iste, ayni.
+ee, napiyorsun bunca zamandir?
-yok valla degisen birsey, standart. sen?
+hmm ayni gibi aslinda.
-ee, okul nasil? sinavlar falan bitti mi?
+bitti iste haziranin ortasinda, rahatiz simdi.
-kaldi mi ders?
+var iste bi kac tane, senin nasil?
-iyi ya, 3.2 ortalama bu donem.
+ooo iyimis onu bulamayanlar da var.
-oyle tabi, yine cok sukur.
+....gideyim ben ya, gec olmus.
-aa tamam, numaran ayni mi? ararim ben seni, cikariz bisiler yapariz.
+ayni ayni. ara tabi, gorusuruz. hadi hoscakal.

muhabbetimiz bu olacaksa, konusurken sikintili sikintili sacimla basimla oynayacaksam, aklima soracak hic bir sey gelmeyecekse, hic olmasin. gereksiz yere yer kaplayacaksaniz telefon rehberimde sileyim sizi gitsin. arada bir yuzunuzu gordugumde selamlasir, geceriz. kastirmayalim boyle arkadasim, lutfen.
CONFESSIONS
korkularim var cogu insan gibi, hatta takintilarim. kimi zaman sadece salak suphelerim. kim bilir, belki de sadece salakligim. bunlari durdurmak istiyorum ama elimde degil. bir cogu benden bagimsiz bir bicimde, alakasiz zamanlarda ortaya cikip sasirtici, korkutucu ya da sadece komik olabiliyor.

*karanlikta deniz kenarinda oturamiyorum, hatta yuruyemiyorum bile. sanki icinden birseyler cikicakmis da beni yutacakmis gibi geliyor hep.
*disariya dogru olan balkonlara cikamiyorum, cokecegini dusunuyorum surekli.
*yuksek mekanlardan asagiya bakamiyorum, kenardaki demirlerin kopacagini ve asagiya dusecegimi saniyorum.
*tuvalette otururken okudugum dergilerdeki insan yuzlerini kapatirim, bana bakiyormus gibi geliyorlar.
*evde kimse yokken televizyonu asla kapatmiyorum, ama asla kulaklikla muzik dinleyemiyorum. bulundugum oda disinda hic bir yerde pencere acmiyorum, iceri biri girebilir oyle degil mi?
*geceleri yururken yolun ortasindan giderim, safer.
*geceleri caliliklarin yaninda yururken surekli birinin arkasindan cikacagi suphesini tasiyorum.
*geceleri istanbul'daki evin onundeki caliliklardan, koprunun altindan, izmir'deki pazar sokagindan, fuarin yanindan ve trt binasinin onunden gecmekten nefret ediyorum, hatta korkuyorum. yine de gecenin bi koru butun saydigim yerlerden tek basima gectim.
*arkami asla kapiya ya da pencereye donup oturmam. mutlaka -en az- ikisinden birini gorebilecek durumda olacak sekilde pozisyon alirim.
*yolda yururken cizgilere basmamaya calisirim. eger bir ayagim herhangi bir cizgiye degerse mutlaka oburu de degmelidir.
*her seyi cift yaparim. mesela dordunu sol dordunu sag tarafla cignemek uzre seker yerim, sol ayagimla 2 sag ayagimla iki basamak cikarim vs.
*kumanda elimde olmadiginda televizyon seyretmekten zevk almiyorum.
*gece tuvalete girmeden uyuyamam.
*evimde uyumadigim zaman yataga yattiktan sonraki ilk on dakikada inanilmaz uzuntu duyarim.
*kuvetteki perdeyi ve kapiyi kapatmadan tuvalete giremem, hatta evde kimse yoksa bile kapatirim kapiyi.
*otobusle, ucakla, arabayla, gemiyle bir yerlere giderken -genelde yanlizken- istisnasiz her seferinde kaza olursa neler olacagini, kurtulma sansimin ne oldugunu dusunurum.
*sadece evde ve yanlizken aglarim. cogu zaman kendimi o kadar cok sikiyorum ki aglamamak icin abuk subuk sesler cikartiyorum hickirigi onlemek icin.
*bazen annem olurse - my deepest fear- neler olacagini dusunurum, bunu dusundugum icin uzulurum. genelde de gece ruyamda gorurum.
*eger bir filmi veya kitabi sevdiysem milyonlarca kez okuyup izleyebilirim.
*dead poets society'yi her okuyusumda agliyorum. (evde ve yanlizken okuyorum tabiiki)
*great expectations'u da her izledigimde agliyorum. (ev-yanlizlik)
*heyecanliyken surekli ellerimle oynuyorum, bu yuzden ellerimde asla kapanmayan bir suru yara var.
*bir kiz olmama ragmen dunyanin en pis insanlarindan biriyim, cidden.
*biri bana yemek hazirlamazsa, acliktan olur duruma gelene kadar hic bir sey yemeden oturabilirim. sadece suyla hayatimi gecirdigim 3 gun olmustu.
*sarhos olmayi, elimi ayagimi hissetmemeyi, bas donmesi duygusunu, sacmalamayi cok seviyorum.
*tanri'nin varligina inanmiyorum.
*insanlara surekli inandirici yalanlar soyleyebiliyorum ve bunu yaparken en ufak bir yalan soyleme belirtisi gostermemeyi basariyorum. bi gun beyin damarlarim patlayacak yalan uretirken.
*her yere gec kaliyorum. saatimi 10 dakika ileri almama, sabahin korunde kalkmama ragmen bunu engelleyemiyorum. yalana en cok ihtiyacim olan durumlar bunlar oluyor zaten. otobus icinde stres yasamaktan biktim artik.
*telefonda konusurken surekli sacmaliyorum, mumkunse telefonlar yasamimdan uzaklastirilsin. yazarken kendimi daha rahat acikliyorum sanirim.

yoruldum, birakmak istiyorum.
26 Haziran 2002
Jimmy Eat World - The Middle
Hey, don't write yourself off yet.
It's only in your head you feel left out or looked down on.
Just try your best, try everything you can.
And don't you worry what they tell themselves when you're away.

It just takes some time, little girl you're in the middle of the ride.
Everything will be just fine, everything will be allright.

Hey, you know they're all the same.
You know you're doing better on your own, so don't buy in.
Live right now.
Yeah, just be yourself.
It doesn't matter if it's good enough for someone else.

It just takes some time, little girl you're in the middle of the ride.
Everything will be just fine, everything will be allright.

Hey, don't write yourself off yet.
It's only in your head you feel left out or looked down on.
Just do your best, do everything you can.
And don't you worry what the bitter hearts are gonna say.

It just takes some time, little girl you're in the middle of the ride.
Everything will be just fine, everything will be allright.

jimmy eat world'un populer olup her gun mtv'de boy gostermesini saglayip, sevidigimiz gruplardan birini daha pop kulturunun icine soktu belki bu sarki ama hala ilk duydugumda bana verdigi heyecanla dinliyorum. basindaki "hey!" seslenisi sanki bana yapiliyor, butun oneriler benim hayatim goz onundeymiscesine soyleniyor ve butun moraller sanki banaymiscasina veriliyor. ne zaman mutsuz hissetsem, beni derleyip toplarlayacagini bilircesine dinliyorum. sarki ne demis, "everything will be just fine."
saturnine icin zamaninda (14.10.2001) bisiler karalamisim;

you don't need to preach
you don't have to love me all the time
kalp atislarini hissediyorum. yavaslayan, hizlanan, kemanlarla violinlerle aci ceken... asik oldugun zaman hissettigin kalp atislari. sonunda gozunden yaslar akitarak biten bir sarki, etkileyici, carpici, sarsici, urpertici bir bes dakika. sarki bittiginde askin bittigini, kisinin oldugunu dusunmek... garip, tuyler urpertici ama hissettirdikleri bu.

"ne yaptin sen anneke?"
25 Haziran 2002
Gunun en carpici iki sozu;
"Kendimi rahatsiz hissetmem icin hic bir neden yok. Turkler, Kosta Rika'yi yendigimiz ve kendilerini ikinci tura tasidigimiz icin bize tesekkur ediyordur." Rivaldo
"Her beraberlik baslangicta guzel olur ama sonradan bazi seyler kopar. Ilhan'la iliskimiz de yasandi ve bitti." Selin Denizli
24 Haziran 2002
sefin spesyalleri, v.1.0
° appleseed cast - portrait
° bright eyes - haligh, haligh, a lie, haligh
° default - wasting my time
° katatonia - teargas
° katie holmes - on my own
° k's choice - everything for free
° mono - life in mono
° puddle of mudd - blurry
° sevendust ft. chino moreno - bender
° skunk anansie - hedonizm

son 2-3 gunun loop halindeki sarkilari, eski meski ama hala anlamli olanlar.
sorulardan gitmisken;
neden artik sabahlamalar gecen seneki tadini vermiyor?
neden o serinlikten ve cicek kokusundan mutlu olamiyorum?
neden bunlardan bahsederken icim aciyor ve gozlerim sulaniyor?
neden geldim ki buraya?
-kendin kasindin-
aslinda mutlu olmaliyim su arsiv olayini beceremedigim icin. gecmistekileri sadece ben kurcalayabiliyorum. gelip-gecici insanlarsa sadece bugunden haberdar. umrumda da degil aslina bakarsan. sonucta kendim icin yaptigim birsey degil mi bu? eskiden notepade yazar, bilgisayara bisey olmamasi icin dua eder ve annem karistirmasin diye abuk subuk isimler verirdim. simdiyse bloggera yaziyorum ve fazla insanin bilmemesi icin url'yi ortalikta dolastirmiyor, lafin etmiyorum. *spineless* zaten kim var ki? olsa olsa behiye, mert, belki biraz ezgi, inan, miray.

merak ediyorum, su elli kusur yildiz ve gezegen ilk gunku gibi durmakta da neden sadece iki tanesi dusmekte? shooting star? yapistirmak neyse de, simlerle kapli eller ve akabinde pariltili bir yuz hic de hos degil.

peki ya bilgisayarin aklindan zoru mu var? klavyenin kablosunu sokup takinca adam olmasinin nedeni nedir? peki ya icq acikken explorerin gocmesi? ftuffin asla acilmamasi? web sitelerinin birbirine kapris yapmasi?

mert gelse de su olayin aslini ogrensem. umarim dusundugum gibi degildir.

su an sadece; "slow it down. i'm so winded. i've fallen down again."
beni neden boylesine etkiledigini buldum! kesinlikle bir tilsimi olmali bunun. 20 haziran *gemini* mutlu oldugunu sandigimda ki huznu, birden bire gelen ofkeli cigliklar... degiskenlik, birbirini tutmama, zeka, 5 dakika icindeki ruhsal bunalimlar, aciyi kendi icine atma, disariya mutlu gozukme, nese, ozlem... i watched you change.

safak, nerdesin?
21.06.2002
uc duygu;
huzun
saskinlik
sevinc

gerisi bos
21 Haziran 2002
bana ulasmalarini istemiyorum, konusmak istemiyorum. en yakinlarim olsalar da uzak durmaliyim.
bahane yaraticak gucum yok su anda.
cep telefonunu kapatiyorum, icqda invisible liste aliyorum. ev telefonu da mesgul zaten.
god bless technology!
(Metalman): yoksa her ilişkiye başlarken zaten bitecek deip bitirmeli mi?
post & publish
meshur sarki, isim babasi (baba?!)
belki de hayatimin en onemlilerinden degil ama yine de; this comes for all the split ups.

One is the loneliest number that you'll ever do
Two can be as bad as one, its the loneliest number since the number one
No is the saddest experience you'll ever know
Yes is the saddest experience you'll ever know
Cause one is the loneliest number that you'll ever know
One is the loneliest number even worst then two
Yeah

Its just no good anymore since you went away
Now I spend my time just making up rhymes of yesterday
One is the loneliest number
Since you went away

One is the loneliest number since you've gone away
One is the loneliest number
Since you've gone away

Its just no good anymore since you went away
Now I spend my time just making up rhymes of yesterday
One is the loneliest number
Since you went away
nefret ediyorum bazen. surekli kitlenmesinden, baglantisinin kopmasindan.
aslinda bunlardan surekli nefret ediyorum.
bir seyi yapmak icin yarim saat ugrasmaktan daha da cok nefret ediyorum.

91.20, asla unutmamaliyim. gerci bi de ayagimin dibine koymadan calismamasi sorunu var. olsun, otururuz beraber di mi?
show tv isimli guzide televizyon kanalimizin 23.00 demesine ragmen hala oynatmadigi natural born killers efsanesini beklerken bol bol airbag dinledim, bol bol eylul-ekim aylarini yad ettim. etmemeliyim belki de, cok garipti.

"days on ways" caliyor, inanmasi guc geldi bi an. hayatimin son zamanlardaki durumu bu sanirim. cesme'ye gitmek istiyorum. ozledim hepsini. lisedeki hallerime donmek istiyorum oraya gidip. hep istenen, aranilan, konusan, gulduren kisiyim orda. bi de izmir'e gidip safak'i gormek istiyorum. nete gelse de yeterli aslinda benim icin. missed too him much.

elif gokhan'dan ayrilmis. uzun mesafelerden asla hoslanmamis biri olarak sasirmadim aslinda. elif'i cok sahane anliyorum sanirim. uzun sureli iliskiye giren, surekli hayaller kuran bir erkek arkadas. oysa o daha ufak, yasamak istedigi bi cok sey var, bi cok insan var. baglanma korkusu. 17 yasinda baglanma korkusu. cok hakli.

well, i wish i had to stop that noises.
i hold my breath and swallow roses.
14 Haziran 2002
aklimdan bjork'u geciriyordum ki, mtv'de bjork calmaya basladi.
bi insan durup dururken neden mi bjork'u dusunur?
hmm, bjork beni anmistir canim, neden olacak.
bilgisayarin salakliklarindan bikan bi insan olarak, kagida kaleme sarildim az once. am ayazma yetenegimin azaldigini gorup korktum, kapattim hemen defteri. kalem ne kadar da garip duruyordu elimde, sasirtici. bi zamanlar en onemli malzememdi. yazim o kadar kotulesmis ki, okuyamadim bi an ne yazdigimi. well, i'm addicted to computer.
4 senelik defter, 4 sene oncesinin yasananlari. okudum da, hala ayni. hayatimda tanisigim butun Ozgurlerin ayni oldugunu anlamami, adi Ozgur olanlardan ozellikle uzak durmam gerektigini animsatti bana. hepsi zeki, beraber zaman gecirilmesi zevkli, konusulmasi faydali, yeni seyler ogretici, ortak zevklere sahip ve hepsi sonunda selamsiz, vefasiz insanlar. eh, hele birine asik oldum... hatirlamak bile aci verici. uzun sure asik oldugumu inkar etmeme ragmen, hayatimda ki en buyuk ask, still. AND IT STILL HURTS.
deftere yazarken birsey daha farkettim, blurry calmaya baslayinca otomatikman jæm yaziyorum. onu hatirlatan sarkilar da varmis megerse.
hayatimin uc buyukleri; ozgur, cem, akin

12 Haziran 2002
+ ordu evi, pasta, ice tea..
+ telefon, merdivenler, anne, davetiye, blue jean, demircikoy
+ heyecan, mutluluk, minnetarlik, sucluluk duygusu
+ dogumgunu!,anne, asker, nevizade, kalabalik, sicak, kahkaha, iptal korkusu, alkol, nese, alkol, pasta, alkol, karpuz, omerli, alkol, turgay-firat-behiye-basak-emrah, alkol, kusmuk
+ bayginlik, sarhosluk, sirt agrisi, saskinlik, still happy
+ basketbol, yorgunluk, spiderman, parkorman, 19.00, heyecan, anne, eda-firuzan-->eda
+ havuz, cimen, gunes, sneaker pimps, white pony, too many djz, david byrne, minder, black-smurf-portisticks, PULP...maybe just jarvis
+ aches, boredom, loneliness but still mom

well what else could i do?
i said
"i'll see what i can do."

11 Haziran 2002
archive olayini calistiramadigi icin lumberjack kisisini dovmek istiyorum. belki de ileride bi zamanda plasticwingse tasiniriz. ama bunun icin bilgisayarimda ftp programlari icin yer acmam lazim. ya da..hmm... bana birileri lazim.

test yourself at fontlover.com!
olur mu dersin?
07 Haziran 2002
konustu, ama birden sustu.
anlayamiyorum cogu zaman. hepsi de birbirine benziyor bunlarin.
sorun bende olmali, hep ayni cinsleri buluyorum.
koskoca dunya oysa ki!
mtv ve superock elele vermis bugun, cok harika! $afak burda olsaydi keske de onunla oy verseydik sarkilara. kesinlikle ben tam puan verirdim. 30 taneyse, 30da 30 oldu neredeyse bu gece.
chop suey
come out & play
bliss
burn baby burn
all apologies
get naked
everything zen
it's been a while
freak on a leash
uf super! garip ve tarif edilmez bi sekilde mutluyum. ama ne zamana kadar bilemiyorum. veee miray da gelecekmis, super! dogumgunu, sen nelere kadirsin. beklersin aramazlar, beklemediklerin sakirrr sukkur ararlar.
ah biri mtv'yi durdursun lutfen! all around the world, you can make time!

hallelujah!
06 Haziran 2002
bi sene olmus, hatta gecmis inanabiliyor musun? ben inanamadm uzun bi sure, tekmeledim kendimi. ne cabuk gecti zaman! fazla da bi sey olmadi sanki, ya da ben hissetmedim. emin degilim simdi. dusunmem lazim, belki, daha sonra.
bi de cok buyuk salaklik ettim ben dun, ama annem anlamadi, farkina varmadi. her neyse.
sali gunu okula gidiyorum demistim, evet okula gittim ama sabanci'ya. giderken dolmabahce'den gectik haliyle, stadda bi hareketlenme vardi, nedir acaba dedim, meraklandim. dun de televizyonda ne oldugunu gosterdiler, "aaaa, bu muymus ordaki kalabaligin sebebiiiii" dedim saf saf. annem de "bilmiyorum, haberim yok" dedi ayri bi saflikla. ama sormadi ki hic, "sen nerden biliyorsun kizim besiktasi, stadi, hareketlenmeyi. hani okul, sinav, devlet, millet?"
bugun neler neler aldin bana, bedava festival bileti bile kazandin benim icin.
hak ediyor musun bunlari?
ah annecim ya ah.
05 Haziran 2002
gercegi, yanlizca gercegi soyleyecegime dair yemin ederim! (sanirim bunu benden baska kimse okumucak, too long!)

uzun zaman once yazmam gereken seylerdi belki de bunlar, ama biliyorsun, beni ogrendin artik. usengecin tembelin tekiyim ben. surekli bahaneler buldum, yarin yazarim dedim, aksama yazarim dedim. ama olmadi iste. "ne zaman gelecek o buyuk gece?" diye sordum kendime. sonra farkettim ki, geceleri beceremiyorum bu isi, yapacak daha farkli seyler oluyor. zaten simdi de almanya-irlanda maci var, arti annem uyumakta. demek ki rahatsiz edecek fazla birsey yok.
aslinda ne yazmaliyim bilmiyorum. yaptigim dangalakliklari mi, soyledigim yalanlari mi, bombos gecen hayatimi mi? (almanya da gol atti hem, klose'nin kupa boyunca attigi 4. gol. daha iki mac oynadilar bi de dusun) ankara gezisini anlatayim izmirle birlestirip, zaten geziler de olmasa butun gun tv-bilgisayar ikilisine cakilip kalmis bir halde yasiyorum. iyi ki gorduk o leylegi turgay'la beraberken, hayatimi kurtardi.
24.05.2002 cuma gunu ankara'ya gitmek icin yol aciktik. sahane bir yolculuktan sonra gittik ankara'ya aksamustu 4 sularinda. babaannem her zamanki asiri sevgi gosterisini yapti, ben her zaman ki gibi sikildim bundan, her zamanki gibi sofrayi kurduk, yemek yedim bi suru ve sonra hemen uyudum. aksam ozge'yle bahcelievler'de dolandik, bol bol dedikodu yaptik. savas'tan ayrilmis, uzuldum ben buna. asla ayrilmicak bi ciftti onlar her zaman gozumde. zaten ikisini beraber tanidim, bir tutuyordum, ama olmamis. savas hala cocuk demek ki. belki de ordekler hic bi zaman buyumezler, ne dersin?
25.05.2002 cumartesi gunu sabah 8den aksam 1e kadar tabani yanik kedi gibi dolandim durdum ankara sokaklarinda. once mert efendiyi bulamayip annemin butun elestirilerine maruz kaldim. daha sonra o super evde oturan super hatunla (emel miydi?) tanistigima sevindim. cok daha sonra dopez'i mincirmak istedim ama ayip, kendimi tuttum. insanlarla tanistim, insanlarla konustum, insanlarla guldum eglendim. uzun zamandir yapmadigim birseydi, cok mutlu hissettim kendimi. ama isin garip tarafi bi ara ankara'da bir izmirli ve bir ekisehir'li olarak dolasmamizdi. bi allahin kulu ankarali sahip cikmadi bize, cok yazik.
26.05.2002 pazar; sabahin korunde kalkip halamlara kahvaltiya gittik. zeynep her zamanki gibi kicimin dibinden ayrilmadi. masaya oturdum, o da oturdu, kalktim o da kalkti. asagiya indim, o da indi. cocuk beni idol olarak almis, agzi acik beni izliyor. aman ha derim, bana benzemesin. halamla babaannem de oyle bir anlatiyorlar ki beni, kendimi herkul zannediyorum. ama sadece cocuklugumu anlatiyolar tabi. her zaman demisimdir ben, cocukken daha guzel, zeki, canli bi cocuktum diye. kader iste. aksam 1de dondugumu soyleyince babaannem halam bi saat nutuk cekti bana. "istanbul'da 5te geliyorum eve, heeyy!" diyemedim. sinir ettiler beni. anneme annem oldugu icin bi kez daha tesekkur ettim icimden, hatta yolda giderken de soyledim sansli oldugumu. iyi ki onlarla yasamiyorum, zeynep'e cok yazik olacak sanirim. aksamustu de izmir'e ayakbastik. ama yolda giderken emre aradi, cok sevindim ya. izmir'de beni bekleyen insanlar oldugunu hissettim, mutlu oldum. seviyorum onu da her ne kadar yeni bi insan olsa da hayatimda. dedem kapiyi acinca cok sasirdi, bi saat bakti bana yine. anneannem deli gibi sarildi, on kere optu beni, ki o asla opmez sarilmaz! aksamustunu onlarla gecirdikten sonra geceyi de emre beyle gecirdik. 2,5 saat konustum ben sanirim, umarim sikilmamistir benden. ama soramiyorum da israrci biri olmamak icin. zaten sikilmis olsa devam etmezdi di mi konusmaya? canim ya.
27.05.2002 pazartesi; izmir'e geldigimde aradigim tek sinif arkadasim deniz'le bulustum. burcincincincin de geldi hem. cok ozledim onu da, sarildim bol bol. bi sene olmus gorusmeyeli inanabiliyor musun? hergunumuz beraber gecerken tastamam bir sene boyunca gormedim onu. birikmis konusacak seyler, saatler hemen geciverdi. onlardan ayrilirken aysenur-begum-secil-kerem kisilerini de gordum. ays'la da her zamanki geyiklerimizi yaptik, ayakustu gebertti beni gulmekten. fotograf bile cekildik ve super cikmis! onlardan ayrilip kosa kosa sardunya'ya gittim, duduklu-emirhan-olympos-tiara dortlusuyle oturduk bi iki saat kadar da. bi roma formasini taniyamadik oturdugumuz sura zarfinca, sonra ben super zekami gosterip buldum onun roma formasi oldugunu, tebrik ettiler beni. dakika dakika yaptiklarimi yazmaya devam edicem, aksam yemegi icin eve dondum kosa kosa. dayim gelicem dedi gelmedi, bi saat onu bekledim. gelmeyince inan'la disari ciktik. onun da dogumgunuymus o gun, saat 11de mi ne soyledi deli etti beni. resmini cektim suppper cikmis, annem bile begendi. (eheh) o da beni cekmisti ama ben oyle bir gulmusum ki, kucuk dilim bile gozukuyor, ama annem onu da begendi (kargaya yavrusu kuzgun gorunur tabi) inan'la da sessiz sakin eglendikten sonra eve donup hayvanlar gibi uyudum soylemesi ayiptir. cok huzurlu bi gece gecirdim. inan'i da seviyorum cok.
28.05.2002 sali gununde aslinda girmem gereken bir adet matematik finali vardi ama anne hanima yalan soyleyip o gun sinavim olmadigini bildirdigim icin izmir'de ve yolda gecirdik o gunu de. bilse parcalar beni ama umrumda degil malum. dayim bizi cigli'ye acaip guzel kofte yapan bi yere goturdum. ozlemisim be onu da. fazla gorusmuyoruz normalde de ama gormeyince de hissediliyor eksikligi. gobegini de eritmis masallah. annemle ben kaldim bi. anneanem bile 95 kiloya dusmus, rekor onun icin. izmir'den cikarken huzun doldum ben yine, bindik arabamiza geldik istanbul'umuza. kopruden gecerken yine heyecanlandim, hep heyecanlaniyorum ve sanirim hic gecmeyecek. zaten gectigi an istanbul'dan sikildigimi anlamis olucam. kopruden gecerken bogazin super manzarasini izlemek yerine salak salak isler yapan insanlara da ayri bir gicigim, belirtmeden gecemedim.
simdilik bu kadar sanirim, gunlukvari bi blogsun sen bundan boyle. begenmezsen begenme bana ne?!
acilcak misin sen acaba? yoksa bozdum mu seni?