30 Ekim 2005
pek kıymetli 9. istanbul bienal'ini bugün ittire kaktıra bitirdik. tam bu cümleyi yazarken bienal reklamının televizyonda dönüyor olması küçük bir tesadüf mü, yoksa iksv'nin şaşkınlığı mı? zira bugün bienal'in son günüydü. herkesin açık ara birincisi olan deniz palas'a olan saygılarımı sunup gönlümün birincisinin bilsar binası olduğunu açıklamak isterim. antrepo ise gözümüzü korkutup son güne kaldığından mıdır bilinmez, beklentilerimi karşılayamadı. garanti binası videolarına yeterli ilgiyi gösteremediğim için suçluluk duygusu hissetmek dışında yeterince sanata vakıf olduğumu düşünüyorum. darısı "seneye".

vatan gazetesi, sağolsun, nurgül yeşilçay'ın blog açmasından yola çıkarak blog nedir, blog kardeşliği ne eder yazısı yazmış. bildirgeç'teki yazılarımdan bol bol "alıntılar" kullanılmış olsa da üç beş arkadaş mutlu olduk kendimizi görüp.

unutmadan; sevgili gayrettepeliler, beni bu günlere siz getirdiniz!
27 Ekim 2005
klasik bir istanbul güzellemesi yapmak üzere trafikten bahsetmek istiyorum. gerçekten hiç aklım ermiyor artık istanbul ve trafiğine. okuldan iş yerine gitme süremi ortalama 1,5 saat olarak alırsak bunun 15 dakikası avcılar - yenibosna metro arasında, 35-40 dakikası yenibosna - mecidiyeköy, kalan kısmı da mecidiyeköy - teşvikiye arasında geçiyor. yarım saatlik bir sürede yolun sadece beşte birini alıyor olmak korkutucu.

bugün otobüste 25 dakika boyunca kurban bayramının bankalar için de 10 gün tatil olup olmaycağını bağıra bağıra tartışıp beni güzel uykumdan mahrum eden abilere selam yolluyorum burdan. idari tatil ve resmi tatil arasındaki farkı anlamaları için kırk fırın ekmek yemeğe davet ediyorum kendilerini. ayrıca "merkez bankası açık olduğu için biz de açık sayıldık." demiş atalarımız.

fark ettim ki insanlarda delicesine şerit değiştirme hırsı olmasa trafikte %30luk bir rahatlama yaşanabilir. dört şeritlik yolda saçma sapan dizilmiş arabaların ilerlemeye çalışmasının daha fazla stresten başka hiç bir getirisi olmuyor. sayın şoförler, sağ şerit sol şeritten daha hızlı gitmiyor korkmayın. bunların hepsi psikolojik!
21 Ekim 2005
sevgili yerküre,

lütfen artık seferihisar ve çevresindeki hareketlerine bir son ver. mümkünse oyunlarını açık denizlerin uzak köşelerinde oyna. bu saatte gürültü yapılır mı hem, hastası var yaşlısı var. anneannesi var, dedesi var, uzakta meraklanan torun var.

taşlarından öpüyorum.
19 Ekim 2005
saatlerce bıkmadan usanmadan dizi seyrettiğim(iz) için kınama mektubu aldığım(ız) insanlar var. ne buluyormuşum aptal dizilerde, aman şöyle güzel bir film seyretsek olmuyor muymuş, gençlik hezeyanlarından ne zaman kopacaksın, gerçek hayata dön artık.. dırdırdır.

buna karşılık aynı diziyi 3.ye seyreden, bir oturuşta 24 27 bölüm izleyebilen, diziyi bitirebilmek uğruna uykusundan feda eden, haftalık dizi izleme programını txt dosyası olarak oluşturan arkadaşlarım da mevcut, ki ben bunları daha çok seviyorum. dırdır eden insanların asla anlayamayacağı 20/45 dakikalık periyodlarda süren yaşamlar, değişen yerleşim mekanları, karakterler, -genellikle- süper müzikler, bir olayın giriş-gelişme-sonuç kısımlarını bir arada görebilme güzelliği. hem de sizin hiç bir zahmete girmeniz, insanlarla konuşmanız, sosyalleşmeniz, yanlış anlaşılmanız (hatta hiç anlaşılamamanız), dere tepe düz gitmeniz gerekmiyor bütün bunlara sahip olabilmek için tek sosyalleşme ortamı arkadaşlar arası dizi takasları veya p2p programlarında downloada izin vermeleri için insanlara yalvardığınız zamanlar oluyor, bence daha iyisi de olamazdı.

hazır havalar da soğumuşken, daha iyisini bulamazsınız. hbo, abc, fox, nbc ve adını unuttuğum diğer tüm saygıdeğer kanallar için üç kere "sağol sağol sağol!"
12 Ekim 2005
blog yazan müzisyenler varmış meğer. muhtemelen çoğu basın bültenimsi, "şuraya gittik burda konser verdik, bak bu da yeni albüm aman kaçırmayın ahahayt"dan öteye gitmiyordur.

depeche mode'un yeni albümü playing the angel'i beğenmeyen insanları da arkadaşım olarak görmeyeceğim bundan sonra, o derece iddialıyım.
10 Ekim 2005
web 2.0 konferansında 17-18 yaşlarındaki gençlerle yapılmış bir röportaj var ki, ingilizce bilenler okuyup eğlensin. bilmeyenler de okusun bi şekilde.

observer, 3000 tane freeness cdsi veriyormuş bedavaya, çarşamba gününe kadar katılmak gerekiyormuş. muhtemelen ingiltere içi birşey ama olsun, ordan okuyanımız da var.

garip yamuk oyuncaklar moda oldu ya şimdi, bütün kızlarımız hastası. bu da öyle bi oyuncak sitesi. çok paranız varsa bana da alın, modadan uzak kalmayayım.

sevgili wordpressçiler, matt mullenweg webzine 2005 konferansına wordpiresle ilgili birşeyler anlatmaya gitmiş. bakın ne giymiş.

ben hala lost.201'deyim. lütfen biri elimden tutsun yine ucu kaçıyor!
08 Ekim 2005
filmekimi'ni teoride 6, pratikte 5 film seyrederek tamamlamış bulunmaktayım. hafta içi seanslarının 2,5 ytl olmasından dolayı aydın doğan vakfı'nı çirkin logosuna ve her filmden önce gösterdikleri dayanılmaz reklamlarına rağmen sevesim bile geldi.

pazar günü saat 11.00'de alkol ve sigara krizine sokan factotum, bağırarak gülmemi sağlayan kiss kiss bang bang, aptala çeviren caché, 139 dakikalık filmin yaklaşık 100 dakikasında tuvaletimi tutmaya çalıştığım için soğuk terler dökmemi sağlayan manderlay ve çok sıkılacağımı sanmama rağmen beni yanıltan dear wendy pratikte gördüklerim.

hararetle görmek istediğim being julia'yı ise merter'deki yol çalışmaları yüzünden kaçırmış bulundum. ilerleyen günlerde biletimi yakıp küllerini çalışma bölgesine serpeceğim törene katılmak istiyorsanız benden haber bekleyin.