caz festivalini hayırlısıyla bitirmiş bulunuyoruz. hatta iksv gazetelerde teşekkür ilanlarını bile yayınladı. toplamda 2 konsere gitmiş olsam bile, jamie cullum konserini festivalin en iyi performansı seçiyorum. tori amos hastaları ve steps ahead'de çılgınlar gibi eğlendiklerini söyleyenlerden de özür dilerim ama ben hayatımda böyle bir insan görmedim. muhtemelen 1.60 boylarında, darmadağın saçları, düştü düşecek şekilde duran pantolonu (the chino pants), piyano başında oturuşu, koşuşu, zıplayışı, hoplayışı ve tabii ki şarkılarıyla sepetçiler kasrı'nın ağır havasını ezdi geçti. konser boyunca oturmaya yemin etmiş olan "ağır caz seyircisi", ellerinde arada dolaşan garsonların servis ettiği şarap, viski ve diğer "refreshment"larıyla kasım kasım kasıldı. neyse ki gitti zannedip herkesin ayağa kalktığı anda bis için sahneye geri döndü de, konsere -seyirci açısından- biraz ruh geldi.
the o.c.'nin 2. sezonunu da yarılamış bir insan olarak söylemek isterim ki bu diziyi seyretmiyorsanız müzik adına çok şey kaçırıyorsunuz. modest mouse, the killers, the thrills ve the walkmen (thethethe) canlı sahne görüntüleriyle ve tabii ki dizinin genel şarkı seçimleriyle tam bir pitchfork gibi çalıştığını söylemek isterim. the o.c. mixtapes isimli (şimdilik) 4 tane olan albümleri acilen edinmenizi ve dizinin özellikle 2. sezonunu dikkatle izlemenizi öneririm. (1-2-3-4)
festival demişken, iksv'nin festival anısına sattığı ürünler fazlasıyla keith harring'in işlerine mi benziyor, yoksa sadece bana mı öyle geldi?
0 comments:
Yorum Gönder