bloggercon, gnomedex ve wikimania haberleri içinde yüzerken aklıma geldi. bizim de naçizane bir toplantımız oldu, gelmeyenler utansın.
ben büyüyünce sxsw olucam, görürsünüz hıh!
ps: verdiğim linkler bloglines'da çıkmıyormuş, ne gıcık.
üstünden üç gün geçmesine ve neredeyse herkese ağzımdan sular akarak anlatmama rağmen bir de buraya yazayım deftones konserini.
maceralı yolculuk, bakkal önünde üstü açık modifiye dilmiş bmw'den dinlenilen müzik, ortamın en yaşlıları olmak, "ön arka ayrımı yokmuş abii" telefonu, vip biletlilere takılan "blind guardian" bileklikleri beleş bira ve tuvalete para vermeden kaçmaları hızlıca geçelim. hatta katatonia'yı bile geçebiliriz çünkü ben sadece tek bir şarkı (teargas) biliyormuşum. konser boyunca sağdaki soldaki insanları seyrederek zaman geçirdim. yerleri kontrol ettim, herhangi bir pogo anı sıkışmasında nereye kaçılabilir araştırması yaptım.
konserden önce yerimi kaybetme pahasına tuvalete giderken yolda gördüğüm arkadaşım sayesinde chi, stef ve abe'nin imzaladığı "adrenaline" kapağına sahip oldum. elim ayağım iyice birbirine dolaştı. millet elimden kapıp kaçar mı diye paranoya yapmaktan doğru dürüst kimseye gösteremedim.
saat 10küsürde ışıklar söndü, aman eyvah chi geldi galiba derken küt diye passenger'la başladı konser. şarkı bitince şöyle bir napıyor bizimkiler diye bakayım demeye kalmadan my own summer başladı ki o andan sonra bir daha kimseyi göremedim, aramadım, bakamadım. bir şekilde demirlere kadar ilerledim, aralarda sıkıştım, yanıma chino çıktı, gittim elini tuttum, tekmeler yedim, milletin saçlarını ısırdım, kolumu indiremeyip sağdaki soldaki insanlara sarıldım. en ilginci arka bölüm bileti olmasına rağmen konseri yekta ve faruk'la geçirmiş olmamdı. chino'nun el kol mikrofon hareketleri, hoperlör üstü atlamaları, chi'nin böğürtüleri, stef'in gitarları ve abe'nin havaya fırlattığı bagetler, hayal meyal hatırlıyorum resmen.
üç beş şarkı dışında doğru dürüst hatırlayamıyordum konseri, playlist meğerse böyleymiş;
passenger, my own summer, beware (yeniymiş bu), be quiet & drive, bored (bu şarkıda kolum çıktı sanırım), root, nosebleed, hexagram (chino'yu elleme yarışması), if only tonight we could sleep (drooone), feiticeira, korea, minerva, bloody cape, around the fur, lotion, head up (en çok bu şarkıya sevindim sanırım), change, engine no9, 7 words.
rock am ring videolarını izlediniz mi bilmiyorum ama kesinlikle oradakinden daha iyi bir performans sergilediler. yılların özlemiyle delirmemizin de buna katkısı büyüktür eminim.
bundan sonra doğumgünüm 24 haziran olsun.
maceralı yolculuk, bakkal önünde üstü açık modifiye dilmiş bmw'den dinlenilen müzik, ortamın en yaşlıları olmak, "ön arka ayrımı yokmuş abii" telefonu, vip biletlilere takılan "blind guardian" bileklikleri beleş bira ve tuvalete para vermeden kaçmaları hızlıca geçelim. hatta katatonia'yı bile geçebiliriz çünkü ben sadece tek bir şarkı (teargas) biliyormuşum. konser boyunca sağdaki soldaki insanları seyrederek zaman geçirdim. yerleri kontrol ettim, herhangi bir pogo anı sıkışmasında nereye kaçılabilir araştırması yaptım.
konserden önce yerimi kaybetme pahasına tuvalete giderken yolda gördüğüm arkadaşım sayesinde chi, stef ve abe'nin imzaladığı "adrenaline" kapağına sahip oldum. elim ayağım iyice birbirine dolaştı. millet elimden kapıp kaçar mı diye paranoya yapmaktan doğru dürüst kimseye gösteremedim.
saat 10küsürde ışıklar söndü, aman eyvah chi geldi galiba derken küt diye passenger'la başladı konser. şarkı bitince şöyle bir napıyor bizimkiler diye bakayım demeye kalmadan my own summer başladı ki o andan sonra bir daha kimseyi göremedim, aramadım, bakamadım. bir şekilde demirlere kadar ilerledim, aralarda sıkıştım, yanıma chino çıktı, gittim elini tuttum, tekmeler yedim, milletin saçlarını ısırdım, kolumu indiremeyip sağdaki soldaki insanlara sarıldım. en ilginci arka bölüm bileti olmasına rağmen konseri yekta ve faruk'la geçirmiş olmamdı. chino'nun el kol mikrofon hareketleri, hoperlör üstü atlamaları, chi'nin böğürtüleri, stef'in gitarları ve abe'nin havaya fırlattığı bagetler, hayal meyal hatırlıyorum resmen.
üç beş şarkı dışında doğru dürüst hatırlayamıyordum konseri, playlist meğerse böyleymiş;
passenger, my own summer, beware (yeniymiş bu), be quiet & drive, bored (bu şarkıda kolum çıktı sanırım), root, nosebleed, hexagram (chino'yu elleme yarışması), if only tonight we could sleep (drooone), feiticeira, korea, minerva, bloody cape, around the fur, lotion, head up (en çok bu şarkıya sevindim sanırım), change, engine no9, 7 words.
rock am ring videolarını izlediniz mi bilmiyorum ama kesinlikle oradakinden daha iyi bir performans sergilediler. yılların özlemiyle delirmemizin de buna katkısı büyüktür eminim.
bundan sonra doğumgünüm 24 haziran olsun.
kanyon denen acayip alışveriş merkezini de hayırlısıyla gördük. içeri girdikten 10 saniye sonra ağzımız açık, gözler büyümüş aval aval bakıyorduk. havuzundan, tuvaletine, ışığından çöp kutusuna çok güzel, pırıl pırıl olmuş. direk kanyon'a çıkan, potansiyel sanat galerisi görünümünde bir metro çıkışı yapmış olmalarıysa en güzel yanı. "under constuction"la başlayan sanat ve sanatçının dostu tutumunu ileri de oraya da taşırlar inşallah.
dükkanlara gelecek olursak: apple store'da adidas topu bile gördüm. d&r her zamanki sıkıcılığında ve dağınıklığında. remzi kitapevi o kadar göz alıyor ki, her kattan bakma isteği duyuyorsunuz. mcdonald's sanki son anda yer tutmuşçasına arada derede bir yere sıkışmış, logosunu bile asamamış. cuppa çok şirin bir yer kapmış, bir dahaki sefere oraya da gitmeli. karınca isimli bir dükkan var ki içindeki herşeye sahip olmak istiyorum. hamile-bebek-çocuk temalı bir sokak yapmışlar, en eğlenceli yer orası resmen. wagamama'yı köşeye koymuşlar, önünden geçip insanlara malak malak bakamıyorsun. sinema açıldığında eminim çok eğleneceğiz. bir de her katta dışarıya çıkma kapısı mevcuttu, aptal oldum.
büyük konsere de 20 saat kalmış olduğunu ellerim titreyerek belirtmek istedim.
dükkanlara gelecek olursak: apple store'da adidas topu bile gördüm. d&r her zamanki sıkıcılığında ve dağınıklığında. remzi kitapevi o kadar göz alıyor ki, her kattan bakma isteği duyuyorsunuz. mcdonald's sanki son anda yer tutmuşçasına arada derede bir yere sıkışmış, logosunu bile asamamış. cuppa çok şirin bir yer kapmış, bir dahaki sefere oraya da gitmeli. karınca isimli bir dükkan var ki içindeki herşeye sahip olmak istiyorum. hamile-bebek-çocuk temalı bir sokak yapmışlar, en eğlenceli yer orası resmen. wagamama'yı köşeye koymuşlar, önünden geçip insanlara malak malak bakamıyorsun. sinema açıldığında eminim çok eğleneceğiz. bir de her katta dışarıya çıkma kapısı mevcuttu, aptal oldum.
büyük konsere de 20 saat kalmış olduğunu ellerim titreyerek belirtmek istedim.
şekilli günlerde yazmayı taa ne zamandan beri adet edinmiş birisi olarak, 060606'da yazmasaydın ortamdan çatlardım herhalde. korkuyla beklenen kasırgalar, yağmurlar seller depremler olmadığına da göre, yaşasın şekilli günler ve saatler.
bu blogda önemli olan 6 değil, 7'dir. fonetiği güzel haziran ayının en sevgili sayısıdır o. çocukluğumdan beri deli gibi eğlendiğim, ailemi bol bol sömürdüğüm, iyi ki de doğduğum gündür. bir yaş daha yaşlanmanın (tüm üzüntülü "ah be abii" konuşmalarımıza rağmen) hala sorun olmadığı yıllarda kutlanması caizdir. geçen yılki uyarıyı tekrarlamak gerekirse "bir kısım arkadaşlar için yoklama listesi mevcut" ve hatta bu sefer daha da ileri gidip gelmeyenleri ilk fırsatta tuğlayla dövüp bayıltıyorum.
"haziran gelmiş lan", "son bölümleri bir daha mı izleyeceğiz?", "elindeki bıçakla neyi amaçlıyorsun?", "pasta çok küçükmüş yaa" yorumlarını alan müthiş davetiye (ya da bir anlık eğlence patlaması) içün lütfen flickr'a buyurun.
bu blogda önemli olan 6 değil, 7'dir. fonetiği güzel haziran ayının en sevgili sayısıdır o. çocukluğumdan beri deli gibi eğlendiğim, ailemi bol bol sömürdüğüm, iyi ki de doğduğum gündür. bir yaş daha yaşlanmanın (tüm üzüntülü "ah be abii" konuşmalarımıza rağmen) hala sorun olmadığı yıllarda kutlanması caizdir. geçen yılki uyarıyı tekrarlamak gerekirse "bir kısım arkadaşlar için yoklama listesi mevcut" ve hatta bu sefer daha da ileri gidip gelmeyenleri ilk fırsatta tuğlayla dövüp bayıltıyorum.
"haziran gelmiş lan", "son bölümleri bir daha mı izleyeceğiz?", "elindeki bıçakla neyi amaçlıyorsun?", "pasta çok küçükmüş yaa" yorumlarını alan müthiş davetiye (ya da bir anlık eğlence patlaması) içün lütfen flickr'a buyurun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)