27 Kasım 2003
gecen sene bu zamanlar, bayramin ilk günü aile büyügü ziyareti sirasinda bir haber almistim. o zaman aralik ayindaydik. sonucunda kötü günler yasamistim. dün o eve gittigimde, haberi aldigim koltuga oturamadim. dönüste yemek amaciyla gittigimiz mekana da ne zaman girsem icim kötü oluyor hala. hatta orayi görmem bile yeterli oluyor flashbackler icin. az önce, monitöre bakarken bunlar geldi aklima. bayram yaramiyor sanirim bana. yine ayni sey olacak diye korku icindeyken, birden bire olusan olaylar icimi burktu. 29 kasim zaten yeterince kötü bir günün yil dönümüyken, insanlar biraz daha anlayisli olsalar keske.

"kadınların hafıza sistemi append mantığıyla, erkeklerinki ise replace mantığıyla çalışır. zaten tüm sorun da bu yüzden çıkar."
26 Kasım 2003
bayram, kandil ya da dogumgünlerinde atilan siirsel mesajlara hastayim. bu akimi ilk kim baslattiysa gözlerinden öpüyorum, cok yasasin. viraklayan telefonuma baktigimda "bir insanin düsleri olmali sonsuzluk gibi, özlemleri olmali bayramlar gibi ve bunlari paylasacak yakinlari olmali sizler gibi. iyi bayramlar!" seklinde mesajlari gördügümde günüme eglence katan tüm insanlara ve iclerindeki sairlere tesekkürü borc bilirim.

bir de bizim bir poor misguided fool var, halk arasinda yumusak g'si söylenmeden telaffuz edilen bir ada sahip kendisi. ortak bir "tanidigimiz" sayesinde gülmekten harap düsüyoruz hep. allah düsürmesin. merak ediyorum, sevilmedigini bu kadar belli etmemize ragmen bazi insanlar neden yakinlik kurmaya calisirlar hala bos bir cabayla? manyak bol.
25 Kasım 2003
hayirlisiyla bir ilk günü daha geride biraktik. toplam bayram ziyareti süremiz 3 saat, yolda gecirdigimiz süre ise 4,5 saate tekabül etmekte. hasilat derseniz, trende satilan pilli bir radyo ve bir kac kagit parcasi. gerci annemin yine bayramin aslan parcasi olup beni hediyeye bogmasini hasilata katmiyorum, o tamamen duygusal bisey. yolda gördügüm onlarca ambulans, her sakalli biyiklidan süphelenme, durdurulan minibüslere atilan korkulu bakislar, uzun binalarin gölgesi, calmayan telefon.

nerde o eski bayramlar?

ps: dogumgününde hep babasinin kutlandigi bir cocuga sahip olmak zor ismis.
24 Kasım 2003
blogger'in kösesindeki blogs of note'a bakiyordum ki, ordaki sitelerden birinden firlayan bir iq testini yapmaya karar verdim. hatta daha bir kac gün önce annemle konusurken iq testi yapmaktan sonucunun 70-80 arasi cikmasi ihtimali de oldugu icin korktugumu söylemistim. böyle birden firlayinca allah'in hikmetidir dedim oturdum cözdüm.

sonucu hesaplama süresi cok uzun sürdü bi kere. kendimi tam forrest gump'la eslestirmeye hazirlanmisken amcalar bana "precision processor" oldugumu söylediler. (gerci ben bunu anlamayip moonstar'la cevirdim, bunu bilseler dumbass derlerdi heralde.) sonuc olarak; özellikle icinde matematik ve mantik iceren sorunlara kolay cözümler buldugumu, becerikli ve de ayaklari üstünde durabilen birisi oldugumu anlamislar verdigim cevaplardan. daha fazlasini ögrenmek ve 15 sayfalik dökümanimi almak icinse $14.99 talep ettiler benden. heralde 90+ yapan herkes burayi pas gecmistir.

testi yaparken nedense aklimda hep ferhan sensoy vardi.
23 Kasım 2003
bu coca-cola kapagi toplayip 12 kisilik set yapma manyakligi bir tek bende mi var yoksa herkes benim gibi mi cok merak ediyorum. tabi kapaklari 5'in katlari yapmaya calisirken sürekli beles kola kazanip üzülmem de ayri bir blog mevzusu.
21 Kasım 2003
sonbahar nedeniyle karartmaya niyetliydim ama sonra baktikca icimin acilmasi daha cekici geldiginden pembe kalmasina karar vermistim spineless'in. sonra ardarda gelen bilimum olay sayesinde acilcak bir icim olmadigini farkettim ve iste "lucy the black" versiyonlu spineless karsimda. bugün kadir gecesiymis, edilen bütün dualar kabul olur, günahlar affedilirmis. peki simdi o adamlarin da affedilmesi gerekmez mi kurallar cercevesinde?

science is god.
19 Kasım 2003
bugün hep beklemekle gecti;
bos dolmus, simit evi'nde kitap, hsbc'de müsteri hizmetlisi, akbil kuyrugu, meydanda telefon, melekler kahvesi'nde cay, durakta otobüs, evde de ezan bekledim.
bütün bunlar yetmezmis gibi simdi bir de iletildi raporu bekliyorum.
18 Kasım 2003
en son bu kadar basim agridiginda ve döndügünde lise3'te biyoloji dersindeydim, cok iyi hatirliyorum. dersin ortasinda kafami siraya vurmak suretiyle bayilmis, biyoloji hocasiyla müdür yardimcisina korku salmistim. simdi korku salabilecegim birinin olmamasi cok aci.

en son birine bu kadar güvendigimde, aklimin almadigi isler yapmisti, hic bir sekilde unutamiyorum. insanlara süpheyle yaklasip, ardarda sürüyle soru sorup acik arama özelligini o kazandirmisti bana. kendisini görmeyeli yillar olmus olsa da ve hatta onu nefretle ansam da, bu ögretisi icin tesekkür etmem lazim ona.

bir sürü zamanimi harcayip birseyler yaptigim kisi güvenimi sarsacak seyler yapmiyordur, yapmayi düsünmüyordur umarim, son zamanlardaki en büyük iki dilegimden biri bu.
17 Kasım 2003
saat 00.00 itibariyle "it's time!" olan olay icin beklemek disinda birsey yapamadigimi farkettim az önce. annemin sordugu sorulari bile algilayamadan yüzüne bos bos baktim bi süre. yapmak istedigim onlarca sey olmasina ragmen nereden baslayacagimi bilememe durumu tembellestiriyor beni. biri gelip "yarina bu bu bu lazim, yap hemen!" demesse de yapamayacagima cok eminim.

bugün okuldan eve gelirken, büyüksehir belediyesi'nin gercekten calistigini gördüm. her yerleri kazmislar, köprülere adamlar tirmandirmislar, altlarina iftar cadirlari kurmuslar, binalara afisler germisler. zaten beni izlediklerine dair süphelerim vardi. okulun önündeki üst gecitin ne kadar sallantida oldugunu söyledigimin ertesi günü köprü onarma calismalarina baslamalari ve "burda niye bi alt gecit yok acaba?" diye düsündügüm yeri kazip borular sokmaya calismalari tesadüf olmamali. yine de kücükcekmece belediye binasindan baslayip, havaalaninin bitisine kadar olan yerdeki trafik sikisikligini asla cözemeyecekler cünkü o herkesin sandigi gibi tem ve köprü baglantilari yüzünden degil, insanlarin kalkip inen ucaklari izlemesinden olusuyor. yoksa neden hemen havaalani sinirlari baslangicinda sikisip bitisinde acilsin bu trafik di mi?

boylesine amacsiz bir yazi yazmis olsam da, aklim hala sabah gazetesi'nin pazar sabahi postervari bir bicimde gözümüze soktugu olayda, gerisi yalan.
11 Kasım 2003
don't we all use our blogs to quote our lifes? btw; giving credit is something nice.

"who controls the past, controls the future.
who controls the present, controls the past."

i'm who, dr. who.
10 Kasım 2003
14.11.03 tarihinde baslayacak olan haftasonunu red hot chili peppers'a ayirmis mtv hazretleri, bir de reklam yapmislar bunun icin grup elemanlariyla. soyle boyle anlatirlarken guzel guzel reklam flea'nin su sözleriyle sona eriyor;

"i'm on mtv! i'm famous!"

bu adamlari sevmek disinda bir alternatifiniz var mi acaba söyle bir durup düsünün.
06 Kasım 2003
bugünkü blog sirami bir quotela savmak istiyorum zira gün boyunca bir sürü sey yazdim, buraya yazacak takaatim kalmadi.

"happiness is the best cover for depression"
05 Kasım 2003
birden bi sarki hatirladim böyle ekrana bakarken,
kelis - caught out there.

hani "people change" diyor ya bu gavurlar, ben de onlara "nothing changes, just re-arranges." diyorum o zaman.
04 Kasım 2003
kendimi lazio gibi hissetmemde hic sakinca yok sanirim su anda.

aranan insanlar, arayan insanlar, keske arasa dedigim insanlar, "ne zamandir aramiyorum tüh" insanlari, "bu beni niye ariyor simdi öf" insanlari. aramakla bagdat bulunurmus. ayrica aglarsa sadece annem aglarmis, gerisi yalanmis. do we really need our hearts? keske a.i.'deki sinir bozucu cocuk gibi üretilmis olsaydim.

consider it done.